ARABAYLA İTALYAN RIVIERASI
İtalya’da yapmayı düşündüğümüz destinasyonlardandı. Uzun bir bayram tatilinde, Torino’da okuyan oğlumuzu ziyarete gittiğimizde bu isteğimizi gerçekleştirmeye karar verdik.
Torino’da öğrenci olmak yazım için tıklayın.
Oğlumun arabasına el koyup düştük yollara. Hedefimiz, San Remo’dan başlayarak Santa Margherita, Portofino ve Cinque Terre bölgelerini içeren bir gezi yapmak. İlk hedefimiz San Remo.
SAN REMO GEZİ REHBERİ
San Remo, kuzeybatı İtalya’da, Fransa sınırına yakın, deniz kıyısında, şirin bir İtalyan şehri. Torino’dan yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası ulaştığımız bu şehirde, tam da şehrin kalbinde bulunan otelimize (Best Western Hotel Nazionale) yerleştikten sonra kendimizi sokağa attık. Şehri gezmeye başlamadan önce kısaca bir tarihine göz atalım isterseniz.
SAN REMO’NUN TARİHİMİZDEKİ YERİ
Sultan Vahdettin’in Hüzünlü Hikâyesi
Çoğumuz adını her yıl düzenlenen müzik festivali ile duymuş olsak da San Remo’nun yakın tarihimizde de önemli bir yere sahip olduğunu biliyor muydunuz?
1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca Sultan Vahdettin 17 Kasım 1922’de önce Malta’ya sürgün edilir. Bir süre burada kaldıktan sonra Hicaz Kralının daveti üzerine Hicaz’a giden Vahdettin, İngiltere’nin baskısıyla oradan da San Remo’ya gönderilir ve ölene kadar da burada yaşar. Ekonomik açıdan durumu iyi olmayan padişahın sahip olduklarını kayınbiraderi ve yaveri kumarda kaybedince borç batağına saplanan Sultan, 1926’da San Remo’da hayatını kaybeder. Müslüman bir ülkede gömülmeyi arzu eden padişahın cenazesine, borcundan dolayı el konur. Kız kardeşi tarafından borçları ödenen padişahın cenazesi daha sonra Şam’da defnedilir.
SAN REMO’DA GEZİLECEK YERLER
Teatre Ariston
İtalya’da festival, müzik dendiğinde akla gelen ilk şehir San Remo. İkinci Dünya Savaşından sonra ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla, 1951 yılından bu yana düzenlenen San Remo Müzik Festivali, dünya çapında birçok sanatçının da adını ilk duyurduğu yer.
San Remo Müzik Festivalinin yapıldığı Teatre Ariston, dışarıdan bakıldığında sıradan bir sinema salonu gibi görünüyor değil mi?
Andrea Bocelli, Al Bano & Romina Power, Eros Ramazotti bunlardan bazıları. Bu festival, zamanında İtalyanlar için o kadar önemliymiş ki, 1956 yılında yapılmaya başlanan Eurovision Şarkı Yarışmasına bir süre protesto amaçlı katılmamışlar. İşte o ünlü müzik festivalinin yapıldığı tarihi bina burası. Festival dışında ünlü sanatçıların gösterilerine de ev sahipliği yapan bu binada sinema salonları da var.
Casino di Sanremo
1905 yılında açılan bu tarihi kumarhane de görülmesi gereken yerlerden. Hani yukarıda bahsetmiştim ya, Vahdettin’in Yaveri ve Kayınbiraderi tüm parayı kumarda kaybetmişler diye. İşte o kumarhane burası.
Halen açık olan bu kumarhane de isterseniz siz de şansınızı deneyebilirsiniz.
Via Giacomo Matteotti
Taşıt trafiğine kapalı bu cadde, şehrin en turistik caddesi. Bir ucunda Casino di Sanremo, diğer ucunda Teatre Aristo’nun olduğu bu cadde üzerinde, festivalde yıllara göre kazanan sanatçıların ve şarkılarının isimleri de yazıyor.
Bizim kaldığımız otel de hemen bu caddenin başında, casinonun yanındaydı.
Bunlar dışında;
– Alfred Nobel’in son yıllarını yaşadığı Villa Nobel
– Tarihi tren garı
– Rus Ortodoks Kilisesi
-Santa Tecla Kalesi de şehrin merkezinde bulunan, ziyaret edebileceğiniz yerler arasında.
-Akşam üstü limanında şöyle bir yürümeyi de unutmayın.
Bir gece kaldığımız bu şehir, ekonomik ve kültür seviyesi yüksek İtalyanlara ev sahipliği yapıyor. En şık ve bakımlı İtalyanları burada gördük desem yalan olmaz.
San Remo’dan sonra ki rotamız üç gün konaklamayı düşündüğümüz Santa Margherita.
SANTA MARGHERİTA GEZİ REHBERİ
San Remo’da kaldığımız otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra, düştük yollara. Sahil yolundan, yaklaşık 2,5 saat süren keyifli bir yolculuk sonrası bu şirin kasabaya vardık. Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra arabamıza park yeri aramaya başladık. Burada park yeri bulmak biraz sıkıntılı.
Otelimize 200m uzaklıktaki meydana park ettikten sonra hem kasabayı keşfetmek hem de karnımızı doyurmak için sahile indik. Uzun sahil şeridini, keyifli kafe ve restoranları görünce konaklamak için ne kadar doğru karar verdiğimizi anladık.
Amacımız 3 gün burada konaklayıp, Portofino ve Cinque Terre bölgelerini de ziyaret etmek. Portofino buraya 7 km uzaklıkta. İsteseniz yürüyerek bile gidebilirsiniz yani. Cinque Terre için başlangıç noktamız olan Levanto ise 63 km uzaklıkta.
Santa Margherita’nın en çok neyini sevdin derseniz akşamüstü aperativolarını. Saat 18.00 gibi denize karşı oturup iki kadeh şarap söylüyorsunuz. Yanında ikram olarak öyle bir tabak getiriyorlar ki muhteşem.
Fonda çalan müzik de keyfinize keyif katıyor. Gün içinde yaptığınız gezilerin tüm yorgunluğunu alıyor. Deniz sezonunda giderseniz, Portofino yolu üzerinde güzel plajları da var. Eğer sizin de planlarınızda Cinque Terre’ye ve Portofino’ya gitmek varsa konaklamak için burayı seçmenizi tavsiye ederim. Berlusconi’nin yazlık villası da burada.
PORTOFİNO GEZİ REHBERİ
I Found My Love İn Portofino.
İsmi şarkılara konu olmuş bu küçük sayfiye yerini ziyaret etmek için kahvaltıdan hemen sonra yola çıktık. Eğer arabayla gidiyorsanız park yeri bulma açısından erken gitmekte fayda var. Arabanız yoksa Santa Margherita L. – Portofino Tren İstasyonunun önünden kalkan otobüsler ya da limandan tekneyle de gidebilirsiniz.
Portofino çok küçük bir yer. Son model teknelerin olduğu bir koy, koyu çevreleyen kırmızı, sarı renge boyanmış, yeşil panjurlu şirin evler, evlerin altında ufak kafe ve restoranlar ile küçük bir çarşıdan oluşuyor.
Tüm koyu bir uçtan bir uca 10-15 dakikada yürüyorsunuz. Koyu şöyle bir yürüyüp fotoğrafladıktan sonra bir kafeye oturup, bir kadeh aperol spritz eşliğinde manzaranın tadını çıkarmak yorgunluğa birebir.
Çarşıyı da şöyle bir gezip, birkaç hediyelik eşya baktıktan sonra isterseniz Castello Brown’a doğru çıkıp manzaraya bir de tepeden bakabilirsiniz.
Burada tekneler bağlı olduğu için denize girilmiyor.
Denize girmek isterseniz, Santa Margherita yolu üzerinde bulunan Baia di Paraggi’yi önerebilirim.
Yaklaşık iki saat geçirdiğimiz Portofino, bizi çok da etkilemedi. Belki de beklentiyi yüksek tutmamızdandır. Portofino’yu, Santa Margherita’nın çok daha küçüğü ve pahalısı diye tanımlayabilirim.
Akşam Santa Margherita’da keyifli bir yemek yiyip, sahilde biraz yürüyüş yaptıktan sonra otelimize döndük. Malum yarın Cinque Terre’ye gidiyoruz. Yorucu bir gün bizi bekler.
CINQUE TERRE GEZİ REHBERİ
Türkçe ‘’ beş toprak’’ anlamına gelen Cinque Terre, İtalya’nın kuzeybatı sahil şeridindeki dik yamaçlarda bulunan beş köyden meydana geliyor. Uzun yıllar boyunca burada yaşayan insanlar, denize bakan bu dik yamaçlarda teraslama yöntemiyle üzüm yetiştirip, şarap üreterek geçimlerini sağlamışlar.
Halen köyler arası yamaçlarda bu bağlar duruyor. Monterosso al Mare’dan Vernazza’ya yürürken bizzat şahit olduk. Bizim için unutulmaz olan bu yürüyüşün detayları birazdan.
Santa Margherita’dan yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk sonrası Levanto’ya geldik. Tren istasyonuna arabamızı park ettikten sonra kişi başı 16 Euro’ya Cinque Terre Train Pass aldık. Bu biletle gün boyunca istediğiniz kadar indi-bindi yapabiliyorsunuz. Eğer burada konaklamayı ya da sindire sindire gezmeyi düşünüyorsanız iki günlük bilet 29 Euro, üç günlük bilet 41 Euro bilginize. Biletinizi aldıktan sonra hemen gişelerin karşısında bulunan makinede okutmayı unutmayın. Aksi halde ceza yersiniz.
Köyler arası araba ile ulaşım, konumundan dolayı biraz sıkıntılı. En rahatı tren ya da botlarla gitmek. Biz de o nedenle treni tercih ettik. Köyler arası tünellerden geçtiğiniz için bir köyden diğerine 3-4 dakikada gidiyorsunuz. Köyleri kuzeyden güneye Monterosso al Mare, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore şeklinde sıralayabiliriz. Biz gezimize ilk köyden başlamaya karar verdik.
Monterosso al Mare
Köyler arasında en büyüğü olan Monterosso, Cinque Terre’deki tek kum plaja sahip köy olarak da denize girmek isteyenler için doğru adres.
Eğer planlarınız arasında bu bölgede konaklamak varsa, en fazla alternatifi yine bu köyde bulursunuz. Köy, eski ve yeni olmak üzere ikiye ayrılmış. Tren istasyonunun ve kumsalın olduğu taraf köyün yeni kısmı. Eski şehir merkezinde de ortaçağdan kalma kale kalıntılarını ve Aurora kulesini görebilirsiniz.
Trenden indikten sonra köye doğru yürürken, önce plajların yanından geçtik. Benim aklımda hep köyler arası yürüyüş yapmak vardı. Aslında istediğimiz Manarola-Riomaggiore arasında bulunan ve 30 dakika süren, ünlü Aşıklar Yolundan (via dell’Amore) yürümekti. Ancak bizim gittiğimiz dönem, bu yol yürüyüşe kapalı olduğundan biz de Monterosso al Mare-Vernazza arasını yürüyerek geçmeye karar verdik.
ÇIKMAK MI ZOR? İNMEK Mİ ZOR?
Tren biletimiz, doğal park alanı olan yürüyüş yolunu da kapsadığından herhangi bir ücret ödemedik. Parkurun başına geldiğimizde ilk önce yürüyüşe gelen diğer insanlara bir baktık. Çoğunluk gençlerden oluşsa da elinde batonu, 50 yaş ve civarı insanları görünce rahatladık. Bunlar yürüyebiliyorsa biz hayli hayli yürürdük.
Hafif bir yokuş tırmandıktan sonra basamaklı dar bir patikaya geldik.
Başladık basamakları çıkmaya. Yol o kadar dar ki, yoruldum dinleneyim desen arkadan gelen insanlara yol veremiyorsun. Mecbur nefes nefese tırmanmaya devam ettik. Bitti bitecek diyerek çıktığımız ama bir türlü bitmeyen basamaklar bizi epey zorladı. Zaman zaman tek kişinin zor geçtiği daracık yollarda, karşı istikametten gelen insanlara yol verirken, cambazlık yaptığımız da oldu. Ama yolda yürürken duyduğumuz kuş sesleri, üzüm bağlarının arasından gördüğümüz manzaranın güzelliği, bize güç kuvvet verdi. Sonunda dilimiz damağımıza yapışık halde tepeye çıktık. O kadar yorulmuş ve susamışız ki portakal suyu satıcısını görünce adamın boynuna sarılasım geldi.
Bu düzlük alanda biraz dinlendikten sonra portakal suyundan aldığımız enerjiyle bu sefer başladık tepeden inmeye. Ve sonunda Vernazza göründü.
Tepeden harika manzaranın tadını çıkarıp birkaç fotoğraf çektikten sonra inmeye devem ettik. Yaklaşık 20 dakika sonunda artık Vernazza’daydık. Yaklaşık iki saat süren bu yürüyüş sonunda ayakkabılarımız da bizim gibi perişan haldeydi.
Bu yürüyüşü gerçekleştirmek isteyenlere tavsiyem, kapalı spor ayakkabı giymeyi ve yanınıza yeteri kadar su almayı unutmayın. Bir de mümkünse temmuz ve ağustos aylarında yapmayın.
VERNAZZA
M.S 1000 yıllarında kurulan bu balıkçı köyü, çok uzun yıllar Cenova Cumhuriyeti tarafından yönetilmiş. Köyü korsanlardan korumak amacıyla 1500’lü yılların ortalarında bir kale inşa edilmiş. Küçük bir limanı, keyifli restoran ve publarla çevrili bir meydanı olan bu köyü biz çok sevdik.
Pizzacıdan aldığımız koca dilim pizzaları denize karşı oturup yemek, yorgunluğumuza çok iyi geldi. Denize girmek isterseniz ufacık bir sahili var. Biz ayaklarımızı sokmakla yetindik.
Burada konaklamak isterseniz, otel değil ama birkaç konuk evi varmış.
CORNİGLİA
Vernazza’dan trene bindikten 3-4 dakika sonra köyün istasyonuna varıyorsunuz. Denize kıyısı olmaması nedeniyle birçok gezginin es geçtiği bu köy, tren istasyonuna 377 basamaktan oluşan bir patikayla bağlı. İsterseniz istasyondan kalkan ATC’nin otobüsleriyle de köye ulaşabilirsiniz. İstasyondan çıktığınızda otobüs kuyruğunu göreceksiniz zaten. Otobüs için herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor. Aldığınız günlük tren biletine dahil. Dönüş için durakta bulunan zaman çizelgesine göz atmayı unutmayın.
Biz zaten yorgun olduğumuzdan tabii ki otobüse binmeyi tercih ettik.
Merkeze geldikten sonra önce Via Fieschi caddesinde bulunan meşhur dondurmacısından dondurmalarımızı aldık. Özellikle fesleğenli (basilico) dondurmasını denemenizi tavsiye ederim.
Dondurmamızı yiyerek cadde boyunca yürüdük. Yol üzerinde köyün renkli evlerinin yanı sıra yemek yiyebileceğiniz birkaç restoran da var. Yolun sonunda köyün meydanına ulaşıyorsunuz. Burada küçük ve şirin Oratorio di Santa Caterina Kilisesi var.
Burayı da gezip, fotoğrafladıktan sonra yol boyunca devam ederseniz panoramik seyir terasına ulaşıyorsunuz. Bu harika manzaranın tadını çıkarırken, oradaki kafede bir içecek molası da verebilirsiniz. Bizim daha gezecek iki köyümüz ve az zamanımız olduğu için bunu es geçerek yavaş yavaş otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Zira Manarola bizi bekler.
MANAROLA
Cinque Terre görsellerinde kullanılan fotoğrafların çoğu bu köye ait. Çünkü koyun bir tarafında bulunan bu şirin köyü, koyun diğer tarafındaki seyir terasından çok güzel fotoğraflayabiliyorsunuz. Eğer bir şeyler yiyip içmek isterseniz doğru adres burada bulunan Nessun Dorma. Daha çok aperatif yiyeceklerin servis edildiği bu restoranda, harika manzaraya karşı limoncello spritz içmenizi tavsiye ederim.
Deniz seviyesinden 70 metre yükseklikte, yüksek bir kayanın üzerine inşa edilen Manorola, Cinque Terre köylerinin en büyüleyici ve romantiklerinden biri. Küçük bir liman, bir tekne rampası, denize bakan renkli evler, deniz ürünleri restoranları ve küçük bir meydandan oluşuyor. Burada bir plaj yok. Yüzmek isteyenler kayalıklardan denize giriyor.
Konaklamak isterseniz muhteşem deniz manzarası sunan konuk evleri ve daireler var. Yalnız az sayıda olduğu için önceden rezervasyon yapmayı unutmayın.
RIOMAGGİORE
Riomaggiore, La Spezia’ya trenle sadece birkaç dakika uzaklıkta bulunan, Cinque Terre’nin en güney köyü. Rengârenk taş evlerin sıralandığı sokaklarında yürürken kendinizi bir masalın parçası gibi hissediyorsunuz.
Bu bölge uzun yıllar korsan saldırılarına maruz kaldığı için, bu köyde de diğerlerinde olduğu gibi bir kale mevcut.
Yüzmek isterseniz taşlık bir plajı var. Deniz ayakkabısı olmadan girmek sıkıntı yaratabilir.
Ayaküstü bir şeyler atıştırmak isterseniz, külahlarda satılan kızarmış deniz mahsullerinden alabilirsiniz.
Burası gezdiğimiz son köy olduğu ve bizim bacaklarda da artık derman kalmadığı için Riomaggiore’yi hakkını vererek gezdiğimizi söylesem yalan olur. Genel olarak gezip, külahta deniz ürünlerimizi aldıktan sonra dönüş için istasyona yöneldik. Zaten hava da kararmaya başlamıştı. Dönüş için yolumuz uzun. Yine de bir güne beş köyü ve 2 saatlik yürüyüş yolunu sığdırmak bence büyük başarı. İstasyondan trene bindikten yaklaşık 20 dakika sonra Levanto’ya gelmiştik.
Yorucu olduğu kadar bir o kadar da keyifli olan Cinque Terre gezimizden sonra size son bir önerim olacak. Eğer siz de hem beş köyü gezmeyi hem de köyler arası trekking yapmayı düşünüyorsanız, bu geziyi asla bir güne sığdırmayın. Yoksa hakkını vererek gezemezsiniz. Benden söylemesi… Bizim Monterosso al Mare plajlarında yorgunluk atacak zamanımız kalmadı mesela.
Not: Köylerde konaklamak için yer bulamazsanız, ya da daha ekonomik fiyata konaklamayı düşünürseniz, iki günlük Cinque Terre Train Pass bileti alıp, La Spezia’da konaklayabilirsiniz.
